Kelime Sayısı:950
31 Bölüm
Asansör bölgesi
Çok beklemeden Borla onların ikisini de bulmuştu. Kadran ‘’Bundan sonra nereye gideceğiz?’’ diye sordu aceleci bir tavırdaydı. Azrel ona işaretleri ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Borla ‘’Şu an da bunlar anlatmak için vaktim yok şu şehirden bir ayrılalım’’ dedi. Azrel ‘’Isılbert görevden alınmış sana verdiği davetiye geçerli olmayacak’’ dedi. Borla sırıttı.
‘’Bu kadar kolay olmayacağını zaten biliyordum. Hangi işimiz kolay gitti Azrel?’’ dedi. Azrel sesli güldü. ‘’Ben hatırlamıyorum aslında bir yere yazsak iyi olurdu’’ dedi. Borla ‘’Çocuğu buraya getirdiğin için teşekkürler bundan sonrasını ben hallederim. ‘’ dedi. Azrel onlarla vedalaştıktan sonra yanlarından ayrıldı. Kadran ‘’Onlar neden bizimle gelmediler?’’ diye sordu. Borla cevap vermedi, şimdi içeriye girmenin bir yolunu bulmalıydı çocuk için kolaydı fakat kendisi her zaman şüphe çekebilirdi bu sefer olaysız ileriye girmek zorunluydu aksi taktirde asansör kapatılırsa uzun süre burada kalabilirdi. Bu bölge surlarla çevrilmiş herkesin elini kolunu sallayarak giremeyeceği bir yerdi. Borla ve Kadran kalabalıktan uzakta bir evin duvarına sırtını dayamış kalabalığı izliyorlardı. İçeriye girmek isteyenler panik içerisindeydi henüz savaşın bittiğini bilmiyorlardı. Kadran
‘’Şehirden çıkmamız için tek kapı bu mu?’’ diye sordu. Borla ‘’Evet hatta çok kolayca içeriye girip çıkabilirdik fakat Isılbert’in bize verdiği davetiye geçerli değil. Görevden alınmasa her şey kolay olacaktı. ‘’ Durakladı, kalabalığı gözlemliyordu. Kadran da şimdi ne yapacakları merak ediyordu, içeriye savaşarak girilmeyeceğini duymuştu. Borla
‘’Oraya kaçak gireceğiz. Kılıç tutmaktan önce öğreneceğin ilk iş gözlem. İnsanlar çoğu zaman rutin davranışlar sergilerler. Onları izle, hareketlerini takip eti ve hamleni yap aynen bir satranç gibi’’ dedi. Kadran ona bakarken Borla sadece kalabalığı izliyordu, vakit kaybetmeden kafasındaki planı uygulamaya karar verdi.
‘’Senin oraya girmen benimkinden daha kolay. Kalabalığın arasına karış ve aileni kaybettiğini söyle seni içeriye alacaklardır. İçeriye gidince tam karşında asansör olacak. Bu sefer kalabalıktan yararlanamayacaksın ama korkma görevlilere ailenin asansör ile çıktığını söyle Ailen olası bir kaybolma durumunda asansörün yanındaki seyahat kayıt yerinde beklediğini söyle böylece peşinden gelmeyecekler ve senin aileni araştırmayacaklar. Seninle beraber olmak isterlerse onları kendin bulabileceğini söyle ailenin yabancılara güvenmemesini yolunda kendini tembihlediğini anlat. İçeride çok fazla asker var. Sakin ol kimse 7 yaşındaki bir çocuktan şüphelenmez bu sen dahi olsan. Krimordaki olaylar henüz tam anlamıyla burada yayılmadı üstelik bizim halen gece kuşları ile savaştığımızı düşünüyorlar. Asansör için kendine bir aile bul yanlarına iyice yerleş kendini acındır.’’ Dedi. Kadran cevap vermek istedi ama Borla
‘’Yapmak zorundasın Kadran. Yukarı da seyahat kayıt yerine gitmek yerine iskeleye doğru yürü sağ tarafında balıkçılar kalacak. Onların yanına git fakat yanlarına sokulma. Seni orada bulacağım. Unutma onları izle, hareketlerini takip et ve hamleni yap. Bütün bunları yaparken şu an olduğu gibi önce kendini güvene al. ‘’ dedi. Kadran
‘’Seyahat kayıt ne demek?’’ diye sordu. ‘’Şehre giriş çıkışların kaydı tutulduğu yer ticaret ile uğraşanların da kullandığı yer olarak bilinir ne geldi ne gitti. Bunları boş ver dediklerime odaklan’’ dedi. Kadran kafasını salladı onun sözlerini iyi dinledi, ilk kez kendisiyle bu kadar uzun konuşuyordu. Bundan sonra tek başına hareket edecekti, başarıp başarmayacağını bilmiyordu ama içinde tarif edilemez bir coşku ve heyecan vardı. Adını bile doğru dürüst koyamıyordu. Kadran Borla’nın yanından ayrıldı ve kapıya doğru yürümeye başladı, arkasını dönüp baktı. Borla ona git işaretini yapıyordu. Etrafına bakınarak salınarak yürüyordu insanları izlemeyi öğrenmeliydi. İlk amacı kapıdan içeriye girmekti. Daha önceki tecrübelerine dayanarak karışıklık ve kargaşadan yararlanmalıydı. Fırsatları kollayıp içeriye girmenin bir yolunu bulmalıydı kalabalığa karıştı. O ilerledikçe kalabalık artıyordu. Bir kez daha arkaya baktığında gözleri onu göremedi. Küçük bedeni ile kalabalığın arasından geçmeye çalışıyordu. Yüzünü sertleştirmiş ve göz yaşlarını zorlamaya başlamıştı. Büyük kalabalığın arasına girmeye başladığında insanların birbirlerine sürtüşmesinin arasında kalmıştı, olduğu yer giderek darlaşıyordu. İnsanlar Borla’nın gece kuşlarını yendiğini öğrenmişti ve Krimor da yaşanan olayların farkındaydılar. Borla’nın şehri yok edeceğini düşünmeyenler olsa bile düşünenler de bir hayli fazlaydı.
Kadran bazılarının bacak arasını açıp da geçiyordu yere baksalar bile onu görme şansları yoktu. Uğultular, sesler, bağırışlar ve küfürler. Kapının önüne askerler ağaçtan set kurmalarına rağmen kendilerine bekliyor içeriye kimseyi geçirtmemeyi çabalıyorlardı. Askerler kalabalığı tutmayı başarmışlardı. Kadran onların bacak aralarından geçse bile içerideki askerlerin onu yakalayacağını düşünüyordu. Şehrin bu tarafında güvenlik önlemleri arttırılmasına rağmen Borla ve Kadran zamanında asansör bölgesine gelmişlerdi. Kargaşa daha çok büyüyordu Kadran askerlerinin dibine kadar girmişti. İnsanların bacak aralarında olduğu için kimse tarafından görülmemiş fakat bacak aralarından geçtiği fark edilmişti. Askerlerinin bir tanesinin ayağına tekme atıp ve sertçe bastı. Asker ayağını kaldırdı aşağıya baktı fakat kimseyi görememişti. Dengesini kaybetmesini fırsat bilip insanlar onu ittirip devirmeyi başarmışlardı.
Bir askerin yere düşmesi halkın oradan içeriye girmek için zorlaması ile askerlerin barikatı tamamen bozulmuştu. Kadran bunu fırsat bilip sonunda diğer insanlarla birlikte içeriye girmeyi başardı. İnsanlar içeriye girerken bir grup asker onların ilerleyişini durdurmak için karşılarına geçmiş ve kılıçlarını çekmişlerdi. Kadran kalabalığın arasından sıyrıldı ve başka yöne yöneldi. Dur! Diye asker bağırmıştı. Kadran arkasına döndüğünde karşısına iki asker çoktan gelmişti. Askerler giderek kalabalıklaşmış ve kısa süren kargaşadan sonra tekrar kontrol ele almışlardı.
‘’Nereye gittiğini sanıyorsun?’’ diye sormuştu. Kadran başını yukarıya kaldırıp askerlere bakmıştı. Gözleri yaşlı parmağı ile asansörü gösterip ‘’Ailem oraya gitti. Ne olur beni de alın’’ dedi. Asker ‘’Oraya gitsen bile aileni bulabilecek misin? Çoktan gitmiş olabilirler’’ dedi. Kadran ‘’Onlar beni almadan hiçbir yere gitmezler oradalar lütfen’’ dedi. Askerler birbirlerine baktılar. ‘’Ne yapalım?’’ diye sordu bir tanesi. Kadran ‘’Kaybolursak seyahat kayıt yerinde buluşacaktık’’ dedi. Kadran göz yaşlarını artık tutamıyordu. O sırada askerler çocuğu buraya getirmelerini söylemişti. Askerler onu yaka paça tutup asker grubunun içine attılar. Kadran
‘’Ağabeyimin elini tutuyordum birden elimi bıraktı ve onu bulamadım. Lütfen yardım edin!’’ dedi. Başka bir asker ‘’Bırakın geçsin!’’ dedi. ‘’Her çocuğu böyle geçirirseniz işimiz var demektir.’’ Dedi. Kadran soğuk kanlılığını korumaya çalışıyordu.
‘’Bütün davetiyeleri babam taşıyordu. Üç tane almıştık benim yaşım küçük diye vermediler’’ dedi. Kafasından bir şeyler uyduruyordu tutarsa ne ala ama tutmazsa yapacak bir şeyi yoktu. Çoktan ölmesi gereken çocuk değil ölümü geciktirmeyi başarmıştı. Askerler çocuğun etrafında idi. Her biri farklı soru sorurken diğerleri insanları dışarıya çıkarmaya başlamıştı.
Very amazing Post. I Love this Post.