Kelime Sayısı:777
9 Bölüm
Uyanan Güç
Kadran oradan uzaklaşıyordu, yeterince hızlı değildi ve kaçamadı da askerler onu kısa sürede ele geçirmişler ve ona diz çöktürmüşlerdi. Magran, Gereko, Karti ve Xitrus ise Borlayı tutuyorlardı. Bir fırsatını bulup kaçmalıydı. Bierta kendisine yapılan saldırılardan kaçmaya çalışıyor her seferinde bir saldırıyı savuşturmak zorunda kalıyor kendisine kurulmuş çemberden uzaklaşamıyordu. Gereko ‘’Ne duruyorsunuz hemen boğazını kesin!’’ demişti. Borla sürekli saldırı yiyerek gerçek gücünü kullanamıyordu. Çocuğu tutan askerler onun el ve ayaklarına hâkim olmuştu asker kılıcı çekmişti. Borla elinde kalan son hayata tutunma amacındaydı. O sırada asker yere düştü, kalabalığın ortasına nereden geldiği belli olmayan bir kişi saniyeler içinde üç kişiyi doğramıştı. Kılıcını havaya kaldırdı.
‘’Ya ölüm ya zafer! Efendi Borla. Ben buradayım emrinizdeyim. Size hizmet benim görevim Yüce Borla.’’ Dedi. Borla bir an olsun umutsuzluğa düşmemişti sesi duyunca kahkaha attı, herkes gardını düşürdüğünde o kılıcına daha sıkı sarıldı. ‘’Başaran’’ diye mırıldandı. Borla yüksek sesle ‘’Sonuçları ne olursa olsun o yaşamalı’’ dedi. Başaran çocuğu askerlerin elinden aldığı gibi sırtına almıştı. Çocuk şaşırmış hayretler içinde kalmıştı, ölmesini ve yaşamasını isteyenler vardı. Yaptığının bir suç olduğunu biliyordu ama hiç tanımadığı adamların kendi canı pahasına onu korumasını anlayamıyordu. Hayatında üvey babasından başka kimse ona değer vermemişti. Kendisini bildi bileli sokak piçi olarak anılıyordu. ‘’Neden? Neden ben?’’ diye söylendi. Bierta ‘’Bu şehri terk edin’’ dedi.
Başaran başıyla onayladı, Gereko o sırada hamle yaptı. Bierta onun hamlelerinden kurtulmaya çalışıyordu. Gereko oldukça iyi saldırılar düzenliyor irade gücünün sınırını kullanmaya başlıyordu. Onun her vuruşunda kılıçlar kızışıyor çıkan enerji yakınlardaki binaları yerle bir ediyordu. Diğerleri Gereko’nun işareti ile Başaran’ın peşinden gitmişti. Daha birkaç bina şimdiden yerle bir olmuş etrafı toz duman bulutu kaplıyordu. Toz bulutu dövüşü kesmişti, gökyüzünü yavaş yavaş kararıyordu. Gereko ‘’Borla gerçek yüzünü gösteriyor’’ diye mırıldandı. Gereko artık onu göremiyordu. Yıkılan binalardan gelen tozlar araya girmişti şimdide gökyüzü kararıyordu. Avcı iken av durumuna düşmüştü. En ufak bir ses bile duymuyordu. Gereko etrafına dikkatlice bakıyordu. Yapabileceği en ufak bir hata Borla tarafından öldürülmesine sebep olabilirdi. Avantaj Bierta’ya geçmişti. Bu avantajı Borla kullanmak istemedi, onun dövüşmekten daha önemli işi vardı. Hayatı boyunca bir adet fazladan yüce savaşçı öldürmek onun için pek çekici gelmiyordu, aynı şeyi diğer taraf için söylemek imkansızdı. Oradan uzaklaştı ve çocuğun peşine düştü. Şehir ayaktaydı Başaran’ın peşinde birçok kişi vardı. Ona güveniyordu fakat o bile bunun altından kalkamayabilirdi. Gereko halen onun orada olduğu sanıp aramaya devam ederken o çoktan uzaklaşmıştı.
Nereye gittiklerine dahil bir fikri yoktu. Karanlık gücünü henüz kullanmadığını düşünse de havada tozların bir kısmı kara olmuştu. Bierta ilerlemeye başladığında şehirde çanlar çalınmaya başlamıştı. Şehir boşaltılıyordu sanki şehrin başına ne geleceğini biliyorlar gibi. Başaran ve çocuk birlikte kaçıyorlardı fakat askerler her taraftaydı, kısa sürede neredeyse bütün köşe başları tutulmuştu. Onu zamanında bir eve sokup kendi üzerini ve çocuğun üzerini değiştirmeyi başarmıştı. Şehir boşaltılırken kaçma şansı olabilirdi. Uzun yıllar sonra kendisine verilen bu görevi başarısızla sonuçlandırmak istemiyordu gerçi başarısızla sonuçlandırdığı hiçbir görev olmamıştı ama bu farklı olduğunu hissediyordu. Bu kadar askerin ve savaş konseyinin üyeleri arasından sıyrılmak uzun zamandır yaşamadığı macera olacaktı. Çocuk sorular sorsa da ona çok nadir cevap veriyor onun sorduklarını kendisi bile cevabını bilmiyordu. Evden dışarıya çıkmadan önce çocuk ‘’Kaçabilecek miyiz her yer asker?’’ diye sordu. Başaran
‘’Daha önce de bu kadar asker peşime düşmüştü kaçmayı başarmıştım ama bu durum biraz farklı hiç bu kadar savaş konseyini peşime taktığımı hatırlamıyorum belki de yapmışımdır hafızam beni yanıltıyor hadi dışarıya çıkalım burada yeterince saklandık dışarıya insanlar var onlardan faydalanıp bu şehirden kaçabiliriz. ‘’ dedi. Borla’yı düşünüyordu nasıl olsa kendisini bulurdu. Dışarıya çıktılar kalabalığa karıştılar, kalabalığın olduğu yerlerden ilerlemeden uzaklaşamazlardı. Askerler halkın arasına sızmışlardı onları kontrol ediyorlardı. ‘’Şehirden giriş çıkışları sıkıca tutmuşlardır.’’ Diye mırıldandı. Başaran kalabalığı kullanarak hiçbir şüpheye mahal vermeden çıkış kapısına yönelmişti fakat gördükleri biraz moralini bozmuştu. Şehirden insanların tek tek çıkmalarına izin veriyorlar ve iyice inceliyorlardı. Başaran
‘’Bu durumda kesin yakalanırız. Yakalanmak bütün savaş konseyini ve askerleri peşimize takmak demek bu iyi bir şey değil’’ dedi. Başaran çocuğun elini tutup geriye döndü. Kalabalığın olmadığı ara sokaklardan bir tanesine girdiler. Başaran çok geçmeden mazgal bulmuştu. Mazgalı kaldırıp kenara koydu. İçeriye atmaya hazırlanırken arkasında kapının birden açılması ile ileriye doğru düştü ve askerler açılan kapıdan dışarıya çıktı. ‘’Kaçakları yakaladık!’’ diye bağırdılar. Askerler çocuğu hemen kaptılar. Askerler ‘’Belediye binasına götürün’’ dedi. ‘’Peki bunu ne yapalım?’’ diye sordu. ‘’Öldürün!’’ dedi. Askerler birkaçı ona kılıç sokmak istedi. Başaran arkasındaki kapıya tekmeyi attı. Tekmesini kilide getirdiği için kapı açılmıştı, geriye doğru yuvarlandı çocuğu götürüyorlardı. ‘’Bu iyi olmadı’’ dedi. Askerler içeriye girdiler. Başaran hemen perdenin olduğu yere koşup pencereyi kaldırdı ve dışarıya çıktı peşinden gelen ilk asker ellerini attığında pencereyi güçlüce indirdi, asker bağırdı onun ellerini kırmayı başarmıştı.
‘’Evlerin içinden belediye binasına gidiyorlar akılcı çözüm kimse geniş alanlarda Borla’ya yakalanmak istemez. İyi hazırlanılmış ama yeterince değil.’’ Dedi ve devam etti. ‘’Beni hesaba katmayı unutmuşlar’’ dedi.