Kelime Sayısı:858
13 Bölüm
Krimordan Kaçış
Kadran onun yanından ayrıldı ve koridorda koşmaya başladı. Askerler daha fazla geliyordu Başaran yoruluyordu, giderek sona yaklaşıyordu. Kadran tünelin sonuna geldiğinde ona bir kez daha baktı. Onun arkasına geçenlerden olmuştu. Dar alanda dövüşme yeteneği muazzam olsa da arkada onlarca askeri güçlükle tutuyordu. Merdivenlerden çıktığında mazgalın kapağının açıldığı görmüştü. İçeriye toz düşerken başını eğmişti, sonra tekrar yukarıya baktı. Kendisini idamdan kurtaran adam oradaydı. Borla ‘’Başaran nerede?’’ diye sordu. Kadran ‘’Geride’’ diye cevap verdi. Başaran ‘’Reis görevimi yaptım’’ diye bağırdı. Borla elini uzatıp Kadran’ı oradan çıkardı. Başaran ‘’Reis buradan gidin’’ dedi. Borla çocuğu ayağa kaldırdı. Borla ‘’Hayatta kal!’’ diye seslendi. Başaran bir şey söylemedi. Borla tünelin ağzını kapattı ve çocuk ile yürümeye başladı. Çocuk ‘’Onu orada mı bırakacağız?’’ Dedi. Borla ‘’O ve ben gerçekleşecek olanın farkındayız’’ dedi ve gökyüzünü işaret etti. Bu şehir Borla tarafından yok edilecekti ve vakit azalıyordu. Başaran ‘’Hiç denemedim’’ diye mırıldandı, başka seçeneği de yoktu.
700 numaralı adam ‘’Sana vereceğim küreyi en son çare olarak kullan’’ dedi. Sözünü hatırlamıştı. Ellerine aldığı iki küreyi yere attı. Tünelde büyük patlama oldu ve içerisi toz bulutu ile doldu. Borla ve çocuk patlamayı uzaktan duymuş geri dönüp bakmıştı, kapak havaya fırlamıştı ve toz dumanı karanlık dumana karışmıştı. Borla çocuğu zamanında almıştı, karanlık duman ve hortum gelemeyeceği kadar uzaklaşmışlardı ve etkisi azalıyordu. Kadran ‘’Öldü mü?’’ diye sordu. Borla cevap vermedi ve onu geriye bakmasını engelleyerek önüne dönmesi için zorlamıştı. Borla ‘’Buradan hızlıca uzaklaşmak gerek’’ dedi. Kadran ‘’Beni neden kurtardın adımı daha bilmiyorsun?’’ diye sordu. Borla ‘’Yolumuz da uzun hikayemizde en başından başlayacağım ama adını bilmediğimi nereden çıkardın?’’ diye sordu. Kadran ona adını söyleyip söylemediği bilmiyordu tekrar düşündü emindi adını söylemediğine. Çocuk bir an olduğu yerden koşmaya başladı, boş arazide Borla’dan kaçıyordu. Borla
‘’Bugüne kadar benden kim kaçıp kurtulabildi ki sen de kaçıp kurtulasın çocuk’’ dedi. Çocuk durdu ve arkasına döndü. ‘’En kötüsü ölürüm’’ dediğinde Borla’nın bir anda karşısına dikilmesi çocuğu epey ürkütmüştü. Çocuk onun karanlık yüzüne baktığında daha çok korkmuş bir adım geriye atmıştı. ‘’Bir gün ölmek için yaşıyoruz evlat gerçek ailen öldürüldü. Bunun intikamını almadan ölecek misin?’’ diye sordu. Çocuk Borla’nın dediklerini anlamamıştı fakat konuştu. ‘’Onlar beni sattılar’’ diye tepki gösterdi. Borla başını aşağıya eğdi ve doğrudan çocuğa baktı. Çocuk korkudan yere düştü ve düştüğü yerde öylece kalakaldı. Borla
‘’Gerçekler çoğu zaman anlatıldığı gibi değildir evlat’’ dedi. ‘’Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’’ diye sordu. Çocuğu ‘’Hayır! Ama güçlü bir ihtiyarsın’’ dedi. Borla ‘’Bilmeyenlere göre sadece ihtiyarım bilenlere göre Yenilmez Efsane Borla’yım sana göre Biertayım’’ dediğinde çocuk kendinden geçerek bayılmıştı. Borla çocuğu yerden kaldırdı ve omzuna aldı. ‘’Şimdi daha hızlı yol yürüyebilirim’’ diye mırıldandı. Geriye bıraktığı şehir büyük yıkıma maruz kalmıştı, belki de artık kullanılamayacak durumdaydı. Burada gelip basitçe çocuğu alıp gitme niyetindeyken yine bir şehri yok edip ardına bakmadan yola koyulmuştu. Uzun zaman önce kaybettiği çocuğu geri almış birlikte neler yapabileceğine bakmaktı. Bu çocuk karanlık güçlerle doğan tek çocuk değildi fakat Tarnovalı olan tek çocuktu, diğer çocukların hepsini kaybetmişti, kimisi kaybolmuş kimisi öldürülmüştü, elde kalan son çocuk en iyi şekilde eğitmeliydi.
…
Yolculuk son hızla devam ediyordu. Borla çocuğu sırtında taşıyordu, atı olmadığı için yürüyorlardı. Dünyanın Krimorda yaşanan olaylardan haberi olduğunu düşünüyordu. Çocuk henüz ayılmamıştı. Akşam olmasına çocuğu sırtından indirdi ve yere otların üzerine bıraktı. Yiyecek bir şeyler bulmalıydı, geniş otlaklara sahip bu bölgede yakın çevrede herhangi hayvan veya meyve ağacı bulunmuyordu. Araştırmaya ve gezinmeye devam etti, ormanı geriye bırakmıştı belki de o zaman durup dinlenmeliydi o biraz daha yol almayı istiyordu. İlk başta ulaşmak istediği yer çok uzak olmasa da yorgundu birkaç saat dinlenmeli ve bir şeyler yemeliydi. Yere eğildi ve doğanın sesini dinlemeye başladı, bir şeyin hareket ettiğini duyuyordu otların arasında yavaşça yerinden doğruldu ve belindeki bıçağı hareket eden şeye fırlattı. Hızlı davranmış ve hayvan inlemesini duymuştu. Otları açtığında sadece küçük tavşan avladığını görmüştü. Önce bıçağını çekti, sonra tavşana aldı, çocuğu bıraktığı yere geldi, etrafta küçük taşlardan etrafı çevirdi. Çalı çırpı küçük odun parçaları ve kuru ot buldu. Ateş yaktı yaş çubuk bularak bıçağı ile oydu. Tavşanın derisini yüzdü, kanını dışarıya akıttı. Tavşanı ateşe tuttu, heybesinden biraz yağ çıkartıp onu pişirirken tavşanı çeviriyordu. ‘’Kadran uyan!’’ diye bağırdı. Çocuk kendi adını duyunca gözlerini araladı. Ateşin başında olduğunu fark etmişti, karnı gurulduyor ve susuzdu. Borla
‘’Öyle bir bayıldın ki uyandırmasam açlık ve susuzluktan ölecektin. Borla ona matarasını attı. Kadran matarayı kaptığı gibi suyu içmeye başladı. Tavşanı çeviriyor iyice pişmesini sağlıyordu. Ateşten çekti ve biraz kesip Kadran’a uzattı. Kadran bir parça aldı tadı tuhaftı diğer yediği etlere benzemiyordu. Borla
‘’Adını biliyormuşum değil mi? Bir gün bekletilseydi daha tatlı olurdu ama amaç tadı değil karnı doyurmak’’ dedi. Yine de tadına alışınca çok yememek gerek tavşan eti ömür kısaltır’’ dedi. Gülümsedi. Kadran ‘’Ölümden geri geldim bir şey olmaz’’ dedi. ‘’Kaç gündür uyuyordum?’’ dedi. Borla ‘’Üç gündür dedim ya eti ve suyu görünce kafan dağıldı, kendini toparla yolculuğun geri kalanını seni sırtımda taşımayacağım. ‘’ dedi. Kadran ‘’Bana gerçek ailemden bahset’’ dedi. Borla biraz daha atıştırdıktan sonra yere uzandı
‘’Baban bir oduncuydu anneni bilmiyorum. Haklarında fazla bilgim yok fakat doğduğun gün onların öldürüldüğü gündü. ‘’ dedi. Kadran ‘’Sonra?’’ dedi. Borla ‘’Gülümsedi ses tonu cezbedemeyeceği çocuk yoktu ama devamını getirmeyecekti. ‘’Dinlenmem gerek evlat vakit buldukça hikâyenin ana hatlarını hatta istersen detaylarını sana anlatacağım’’ dedi. Kadran bozulmuştu ama elinden bir şey gelmezdi.